78
Evet, alıp başımızı çekip gidiyorduk nerede bir yağ-
mur yağıyorsa, iliklerimize kadar ıslanmaya!
Ya da bir tren garı arıyorduk içimizdeki yangını bi-
raz daha alevlendirebilmek için yana yakıla!
Ya da bir sahilde, sisli ve buğulu bakışlarla görebil-
diğimiz en uzak noktaya dalarak saatler süren iç ko-
nuşmaları yapıyorduk denizle…
Şiir biraz daha önem kazanıyor, daha çok oturuyor
gündemimize: yatıyoruz şiir, kalkıyoruz şiir. Bu ara-
da
Mavera
’yı okumaya devam ediyoruz; düşüyoruz
‘Yedi Güzel Adam’
ın peşine... Kimler bu ‘
Yedi Güzel
Adam’
? Yedi dağ mı, yedi ırmak mı, yedi şehir mi?
İlhan Kutluer yetişiyor imdadımıza sağ olsun, sayı-
yor bir çırpıda: Rasim Özdenören, Cahit Zarifoğlu,
Akif İnan, Erdem
Bayazıt, Alâeddin Özdenören, Ersin N. Gürdoğan,
Hasan Seyithanoğlu.
‘Tamam!’ diyoruz koro hâlinde, taşlar şimdi oturdu
yerine. Daha bir şevkle sarılıyoruz kitaplara, edebi-
yata, şiire.
Bir yandan
‘Monna Rosa’
yı, ‘
Şahdamar
’ı, hatmediyo-
ruz; diğer yandan ise ‘
Hicret
’i ve ‘
Sebep Ey
’i.
Okuyoruz:
‘...Zamanın idrak incisi ses döner döner dö-
ner de/ Yönelir sebebe/ Sebeb ey.’
Okuyoruz:
‘Ölüm bize ne uzak, bize ne yakın ölüm/
Ölümsüzlüğü tattık, bize ne yapsın ölüm’
Okuyoruz:
‘Onlar gittiler/Topraktan bir işaret taşıyarak