lan bir yüceliktir. Bulunduğu yer, Sergi Sarayı’dır.
Bu yapının önünde bir çay bahçesi vardır. İnerler
bahçeye, çay içerler. Hiç unutamadığı çaylardan
biri de o çaydır. O yaz da, görmeye gider böyle
birkaç kez. Bir gece, Cağaloğlu’nda bir gazeteye
uğramış, oradan Sirkeci’ye inmişlerdir. Eminö-
nü’nden, Galata Köprüsü’den geçerek Kadıköy
İskelesi’ne kadar yürümüşlerdir. Bu; bir görüşme-
den öte, salt bir dinlemedir, bir onarılmadır. Pak-
dil’e göre, Fethi Gemuhluoğlu’yla konuşan, daha
doğrusu, salt onu dinleyen, onun yanından ayrıl-
dığında, iç aygıtlarının bir bakımdan geçirildiğini,
onarıldığını mutlaka duyumsar. İnsan kalbinin, o
kalpteki manevi yaraların büyük bir onarım usta-
sıdır. Bu yaz sonundan 1981 ilkyazına değin, Pak-
dil Maraş’ta kalır. Mektuplarla saygılarını sunar.
Küçük, beyaz kartlarla yanıtlanır. Bu kartların tü-
münde yazı yazmasını ister. İstanbul’a, ertelenmiş
son sınavını vermek için gelmiştir. Bu arada ya-
nına uğrar. Dinler, sürekli dinler. Fethi Gemuhlu-
oğlu, konuşurken, karşısındakini de yanına alarak,
bir amaca doğru sanki yürür. O yaz gene Maraş’a
döner, sonra asker olur. Tuzla’daki okul döne-
minde hiç görüşemezler. 1962 ortalarından 1963
sonuna değin Bitlis’te kalır askerlik için. 1962’nin
sonlarında, bir gün, bir gazetede, uçak merdive-