45
Camilerin fısıldaşmalarını da duyar.
“Sultan Ahmet Camii diyor ki Süleymaniye Camiine:
-Başımızı alıp gidelim mi?”
Camileri görmesi, fısıldaşmalarını duyması yet-
mez, dokunur onlara. Uzağında da olsa, araçla ya-
nından geçiyor da olsa, yapar bunu.
“Elimi cama değdirince; Sultan Ahmed’in minareleriy-
le Ayasofya’nın kubbesine dokunuyorum; bir his ki; bu
kadar somut.”
Onların fısıldaşmalarına haykırışla karşılık ver-
mek ister.
“Süleymaniye Camii onurumuz + şahdamarımız.”
Karşı kıyıdan seyrettiğinde bile Sultan Ahmet Ca-
misi öyle yakınındadır ki; uzatıp elini sıkmak ister.
Yanına vardığında ise yerinde duramaz. Sultan
Ahmet Camisi’nin altı minaresi, altı kıtaya atılmak
üzere ateşlenmeye hazır, altı füze gibi görünür gö-
züne.
Medeniyet izleriyle bezeli Boğaziçi, sadece şıngır
mıngır bir yer değildir.
“İçin için dövünüyor Boğaziçi: içim’i kim çaldı?”
Beyoğlu’nu, adı çok ünlense de beylerle ilişkisi