150
ON:
“Zarifoğlu’nun şiirleri anlaşılmaz”
görüşüne za-
ten katılmıyordum; ama belgeselle uğraşırken iyice
anladım bunu: Zarifoğlu’nun şiirleri çok da açık se-
çik şiirler.
“Kırk Yaşlarında Bir Adamın Konusu”
mu
anlaşılmaz,
“Berducesi”
mi, “
Stad”
mı, “
Meç”
mi? Ve
giderek şunu anladım. Zarifoğlu şiirini “anlaşılmaz”
ya da “kapalı” bulanlar, Türk şiirine yeteri kadar
muttali olmamış adamlar.
ON BİR:
Bana kalırsa iki ayrı portre olarak çıkı-
yor karşımıza Cahit Zarifoğlu. İlk portre “mü-
min”, ikinci portre “İslamcı” bir portre. İlk portre
“İşaret Çocukları”
nı, ikinci portre
“Hama”
yı yazmış.
Zarifoğlu’nu sonradan tanıyan ve onunla diki-
ne bir ilişki kuramayan birtakım isimler, “mümin
Zarifoğlu”nu pas geçmeyi tercih ediyorlar. Onlar
için varsa yoksa İslamcı, organizasyoncu, aktivist
Zarifoğlu var. Hele, Zarifoğlu’nu birebir tanıma-
yan, ona yetişememiş bir kısım gençlerde bu algı
“kusursuz bir rehber” olarak ortaya çıkıyor. Bu da,
yeni bir tanımlamayı beraberinde getiriyor: “Evliya
Zarifoğlu.”
ON İKİ:
Belgeseli, sadece
Yaşamak
’tan seçtiğimiz
bölümlerle ve söyleşilerle kotardık. Çünkü
Yaşamak
,
Cahit Zarifoğlu’nun kendini “telgraf açıklığında
ele verdiği bir metin. Aşklar, kavgalar, ilgiler, zaaf-
lar, korkular, inanç, çocukluk... Yani aslında tam bir
“belgeselci” refleksiyle, neredeyse hiç taraf tutmadan,
Zarifoğlu’nu Zarifoğlu’na anlattırmayı seçtik. Bizim
bu seçimimize rağmen, belgeseli çekerken “aman
bizim oluşturduğumuz Zarifoğlu imajı zedelenme-
sin” kaygısıyla projeye engel olmak isteyen birtakım