11
bu tarafı kalır. Hareket etmek yaşamaktır, ona göre.
Hareket etmeyi, kımıldamayı, kıpırdamayı sever.
Çünkü yaşamayı, bir kitabına
“Yaşamak”
diyecek
kadar çok sever.
“Ben yaşarım. Hareketli, canlı, kımıl
kımıl yaşarım. Ve hayattan sızlandığım hemen hiç görül-
mez.”
1974’te ölümünden on üç yıl önce söylemiştir
bu cümleleri. Ölüm döşeğinde yatarken yakınlarına
hiç sızlanmaz. Hep sağlıklı olmayı ister. Hep sağ-
lıktan yanadır. Yazılarında, konuşmalarında yeri
geldikçe sağlık konusuna göndermelerde bulunur.
Sağlığının bozuk olduğu zamanlarda çektiği acılar-
dan değil, hareketsiz kalmaktan sızlanır. Bir yere,
bir mekâna çakılı kalmak, oradan ayrılmaya gücü,
iradesi yetmemek, bir yatağa, onun dar sınırlarına
mahkûm düşmek kahreder onu. Gücü yettiği sürece
hastalığını ayakta yenmeyi tercih eder.
BEŞ:
Evden eve taşınmak çok kimse için hep zor
görünür. Katlanılmak istenmeyen bir külfet, bir
zahmet... Ama onun çin böyle değildir. Hemen ka-
rar verir ve taşınır. Bu zorluklardan söz açan Rasim
Özdenören’e;
“Çok kolay… Eşyanı hemen bir denk ya-
parsın, bir pikaba yükler, götürürsün.”
der. En olma-
dık, olmayacak şeyleri böyle kolay yanından görür
ve herkesi de öyle görmeye yatkınlaştırmaya çalışır.
Yazıyı ve şiiri de öyle yazar.
“Önüne büyük hedefler
koymayacaksın.”
der.
ALTI:
Zarifoğlu’nun yolculukları daha çocukluğu-
nun erken yaşlarında başlar. 1943-44 kışıdır.Ağabeyi
Sait, o sıralarda dört-beş yaşlarında, Cahit’se üç-
dört... HâkimNiyazi Bey’in Baykam’dan Siirt’e nakli
çıkar. Siirt’e gidilir. İkinci Dünya Savaşı’nın -savaşa