99
çen insandır. Artık siyasete dair yazı yazmayacağım.
Yazdıklarım hakkında her gün biraz daha battıkları
cehaletten aldıkları cesaretle mülahazalarını beyan
etme hevesine kapılan kimselere söyleyecek sözüm
yok. Onlara artık
tahammül edemiyorum. Şimdiye
kadar kendilerine gelmelerini, kendilerini bilmeleri-
ni ümit ettim. Ümidim boşa çıktı.
Kendini bilenin rabbini bildiği gerçeği bizi aynı za-
manda rabbini bilenin kendini bildiği gerçeğine
götürmez mi? Hayır, götürmez. Giderek tersi olma
ihtimali yüksektir, yani rablerini bilmeyi öne alan
kimseler kendilerini unutma akışında ilk sırayı dol-
dururlar. Dikkat edin, “r” harfini büyük yazmadım.
“Rabbim Allah, kitabım Kur’an” diyenleri ortam-
dan ayrı tutuyorum. İçinde yaşadığımız çağ İslamı
arayanların onu ancak kitaplarda, Müslümanları
arayanların onları ancak mezarlarda bulabildiği bir
çağdır. Hâl-i hazırda kimin terbiyesi altında bulunu-
yorsak (bir zamanlar bulunmuşsak değil) rabbimiz
odur. Demek ki ne ile terbiye edildiğimiz hakkında
edineceğimiz her malumat rabbimizi tanıma yönün-
de bir miktar ilerlememize sebep olacaktır. Terbiye
edeni de terbiye eden vardır diye düşünmekten ken-
dimizi alamayız. En iyisi bir başkasının terbiyesi al-
tında olmayanın terbiyesi altına girmektir. Demek ki
kültürün kökeni bizi ilk elden ilgilendirir. Buradan
kalkarak aldığımız terbiyenin Türklüğümüzün de-
recesini de belli ettiğinin farkına varırız. Türkiye’de
yaşayanların ne kadarı Türk’tür? Siz bu soru üze-
rinde düşünedurun. Ben sizin durduğunuz yerden
tedirgin oldum, başka yere gidiyorum.
8
8 İsmet Özel;
Bir Zamanlar Bir İsmet
Ö
zel Vardı…,
Millî Gazete, 4 Ağustos