104
Ebubekir Eroğlu, Diriliş’in o dönemine dair
şu ayrıntıları verir:
“Cemal Süreya’nın çıkardığı
Papirüs’ün bürosu ile Diriliş’in bürosu, bir ara
Cağaloğlu Meydanı’ndaki Atasaray Han’ın ayrı
katlarındadır. Papirüs’ün yayımı hız kesmiş durumda
ve Cemal Süreya zaman zaman Diriliş’e uğruyordu.
Mülkiyeliler Birliği, Pazar Postası, şiir matineleri ve
ortaklaşa tanıdıkları ünlülerin adları çevresinde geçen
konuşmaları ellili yılları benim için de oldukça yakına
getirmekteydi. Böyle günlerin akşamında Şiir Sanat
ı
dergisinin
çıkış
şartları, Diriliş’in 1960’ta çıkan
iki sayısı, on iki yıllık dönemi, siyasi durum, tutum,
düşünce hayatı, kamplaşmalar ve bütün bunların
çevresindeki insanlar konuşmaların konusu oluyordu.
Diriliş dergisi, bürodan yürüyen bir iş değil, her
yerde, her oturuşta, her yürüyüşte varolan bir olgu
durumundaydı. Dergi çıkmakta olduğuna göre, sözler
dönüp dönüp orada odaklanıyordu.
Günlerin ve gecelerin herkesçe yoğun ve gerilimli
yaşandığı bir zamanda Diriliş’e gelen ziyaretçilerin
kişiliği ve konumu dolayısıyla bir parça da geniş
zamana açılmak imk
â
nı doğuyordu. O zamanların,
uzak durmayı öğütleyen rüzgârı içinde, sıradan
ziyaretler bile sıradan olmaktan çıkıyordu. Bir
keresinde Cemal Süreya Mihri Belli ile gelmiş, konuğu
Sezai Karakoç’a takdim ederken ‘Bir aşırı sağcı ile
bir aşırı solcu’yu tanıştırma ifadesine ikisi de itiraz
etmiş. O zamanın mantığı böyle bir ziyareti tehlikeli
bile sayabilirdi. Leylâ Gürsel adlı bir hanımefendinin
geldiğini biliyorum. Sezai Karakoç’un Gaziantep