29
uzanınca ağrılarından yerinde duramaz, kendini
yatağından aşağı atar, yüzükoyun kapanır, sarsıntı-
lar içinde ağlar.
Onları kapıya kadar uğurlar. Ali Haydar Haksal,
“Ağabey Ankara’dan Sait Ağabeyi, Rasim Ağabeyi
arayalım, söyleyelim.” der. Zarifoğlu bu soruya
“ha-
yır!”
der:
“Ortalığı telaşa vermeyin, ben Sait ağabeyimi
ararım, söylerim.”
ifadesini kullanır. Yine o bilinen
sezgisiyle dönüp genç arkadaşlarına şunu söyler:
“Cenazeme gelirler.”
O bezgin durumuyla iki eliyle
kapının yan pervazlarına yaslanır, gözleri yaşlı on-
ları uğurlar.
KIRK BİR:
İki arkadaş, randevulaştıkları doktoru
alıp götürürler. Zarifoğlu onları görünce duygula-
nır:
“Ne heyecanlı çocuklarsınız benim gerçek dostlarım
sizlersiniz.”
der.
Hastalığınının epey zamandır sürdüğü belli olur.
Şiddetli ağrıları o zamanlar başlar.
Gündüzki durumundan biraz daha iyi görünür, ba-
zen bilerek hastalığını gizliyor gibidir.
Ayrılırken durumu doktora sorarlar.
“Karaciğerini
bulamadım. Vücut su dolu.”
der.
Oldukça kilo vermiştir. Yüz çizgilerinde endişe ve-
rici izler vardır.
Cerrahpaşa’ya hastaneye yattıktan sonra da Ali
Haydar Haksal ve Âlim Kahraman, Zarifoğlu’nun
ziyaretine giderler. Ağrıları sürmektedir, hastaneye
yatırılırken hastalığına ilişkin kesin teşhis konma-