28
ca gazete sekreterliği ve muhasebecilik gibi işler
yapmıştır. Dil pratiğini geliştirmek amacıyla yaz ta-
tilini Almanya’da geçirir. Goethe Enstitüsü’nde dil
kursuna katılır. Bu sırada Avrupa ülkelerinde gezi-
ler yapar.
OTUZ DOKUZ:
Cahit Zarifoğlu’nun hastalandığını,
çevreye Mustafa Ruhi Şirin duyurur. Hasta olduğu,
moralinin çok bozuk olduğu söylenir. Ali Haydar
Haksal, Âlim Kahraman ve Mustafa Çelik gitmek
üzere anlaşırlar. Cahit Zarifoğlu’nu ararlar, Mustafa
Çelik kendisine gitmek istediklerini söyler.
“Gerek
yok iyiyim. Ben yanınıza geleceğim.”
der. Mustafa Ruhi
Şirin’in
“Cahit Zarifoğlu’nun morali çok bozuk.”
deme-
si üzerine, Ali Haydar Haksal yine de gitmek ister.
KIRK:
Yedi İklim toplantısından sonra, Âlim
Kahraman’la Ali Haydar Haksal, Zarifoğlu’nu zi-
yarete giderler. Kapıyı Zarifoğlu açar. Ali Haydar
Haksal, kendisini görünce ürperir, böyle göreceğini
ummamıştır; görür görmez telaşlanır, çünkü göre-
bildiği kadarıyla iyi değildir. Dışarı çıktıklarında,
Âlim Kahraman’a endişesini söyler:
“Umarım düşün-
düğüm gibi değildir, kuşkum büyük bir olasılıkla kanser
olabileceği yolunda.”
Ali Haydar Haksal ve Âlim Kahraman yarım saat
kadar otururlar. İkindi namazını kılarken, onlarla
birlikte cemaate durur, namazını kılar kılmaz ken-
dini kanepeye atar.
İki dostunu da yanında görünce ağlar: “Canım ar-
kadaşlarım!” der. Gözlerinden boşalan yaşları, ar-
kadaşlarına göstermek istemez gibidir. Kanepeye