Gençlik ve Spor Bakanlığı Yayınları - page 16

14
Vehbi Bayhan
için kullanmaktadırlar (Bayhan, 2013:141-145). Medya, her geçen gün hayatımızın daha
derinlerine işlemektedir. Hayat deneyimlerimizin, özlem ve arzularımızın karmaşık anlatıları
yerini sosyal medyadaki tipik sorulara bıraktı: Şimdi neredesin? Ne yapıyorsun? Dostluk
alışkanlıkları ve pratikleri “online arkadaşlık” işlemlerine indirgendi (Hardt ve Negri, 2012:
22-25).
Küreselleşme ve enformasyon toplumunun ikonu olan internet, postmodern kimlik örün-
tüsüne zemin hazırlamaktadır. İnternet, farklı kimliklerin kendilerini ifade etmesi ve yansıt-
masına imkân sağlamaktadır. Bu bağlamda, farklı kimliklerin birbirlerinin farkına varmasını
oluşturmaktadır. Ancak, diğer yandan “biz” ve “öteki” bağlamında sanal cemaatleşmelere
de yol açmaktadır. Ayrıca, internet bağımlılığı psikiyatri de bağımlılık olarak tanımlanan
bir psikolojik sorun olarak kabul edilmektedir. İnternet, asosyal bireyler de üretmekte-
dir. Sürekli internetle haberleşen ve zamanının çoğunu internette geçiren bireyler, gerçek
sosyal ilişkilerden kaçınmaktadır (Bayhan, 2013: 142). Gençlerin sosyal ve kültürel hayata
katılmaları internet vasıtasıyla sanal olarak oluşmaktadır. Gerçek sosyal ve kültürel iletişim
ve paylaşımın yerini alan sosyal medya sanal sosyal ilişki örüntüleri yaratmaktadır. Belki,
sosyal medya, asosyal olan bireyler için kendini ifade etme platformu olabilir. Ancak, sanal
sosyal ilişkiler gerçek sosyal ilişkilerin yerine ikame edildiğinde problem oluşturmaktadır.
Gençlerin sosyal ve kültürel hayata katılmalarının diğer önemli platformu sivil toplum ör-
gütleridir. Ancak, UNDP (2008) tarafından yaptırılan “Gençliğin Durumu Araştırması”na
katılan gençler arasında, Türkiye’de bir sivil toplum kuruluşu üyesi olanların oranı yalnızca
%4’tür. Bunların yaklaşık %46’sı ise ya üniversite öğrencisi ya da üniversite mezunudur. Yeni
insanlarla tanışmak ve yeni çevrelere girmek, çeşitli öğrenci kulüplerini ve gönüllü çalışma-
larını tanımak çoğunlukla üniversite ortamında gerçekleşmektedir. Üniversiteler, gençlere
sosyal katılımı bizzat uygulayarak ve tecrübe ederek öğrenme fırsatı sunmaktadır.
Katılımın ve gönüllü faaliyetlerin gençlik üzerinde yarattığı özgürleştirici etki çok önemlidir.
Sivil toplum çalışmalarına katılan bir genç, bu tür faaliyetlerin, başka insanlara yönelik
bakış açısını nasıl değiştirdiğini şu sözlerle açıklıyor: “Ortak toplum yaşamınıza başka in-
sanları dahil ettiğiniz zaman, onlara bir şeyler öğretmeye çalıştığınız zaman, siz de öğre-
niyorsunuz. Muazzam bir sorumluluk almış oluyorsunuz. STK faaliyetlerine başladığımdan
beri, 2-3 yıldır çok şey öğrendim. Sorumluluk almayı ve toplum içinde birlikte yaşamayı
öğrendim.” (UNDP, 2008: 80).
STK’lar, gençlere başkalarına karşı hoşgörüyle yaklaşmak ve farklılıklara saygı duymak
konusunda çok şey öğretiyor: “Ben hep kendi doğrumun doğru olduğuna inanıyordum.
Farklı bakış açılarına tahammül edemiyordum eskiden. Çünkü diyelim ki ben A görüşün-
deyim, B görüşünde olan, görüşünü söylediğinde ‘ya nasıl olur, sen yanlış düşünüyorsun’
tartışması olurken, şimdi ‘evet onu da dinlemem gerekir’ diye düşünüyorum ve dinliyorum
da. Onun da haklı olduğu noktalar oluyor.” Bir başka genç, kendindeki değişimi şöyle
anlatıyor: “Evvelden, ‘ben bu insanlarla oturduğum masayı iki dakika için bile paylaşmam’,
derdim. Şimdi hayatımı bile paylaşmaya başladım ve onlara karşı önyargılarım yok ol-
du.”(UNDP, 2008: 81).
1...,6,7,8,9,10,11,12,13,14,15 17,18,19,20,21,22,23,24,25,26,...216
Powered by FlippingBook