102
sarih bir fikir oluşmadığı anlaşılıyordu.
DÖRT:
Erdem Bayazıt’ın uykusu kaçmıştı. Bir yıl
önce kaval kemiğinde zuhur eden ostromiyelit has-
talığı bile onu bu denli tedirgin etmemişti. Aslında
infazı görmek istemiyordu. Bütün bu ağır ağır sey-
redecek seremoniyi içinin kaldıracağını düşünemi-
yordu bile. Bir yandan da, böyle bir tecrübeye insa-
nın hayatında ancak bir kez rastlanabilirdi. Kaçırırsa
tekrarı mümkün olmayan bir tecrübeyi ebediyen ka-
çırmış olacaktı. Bu karışık duygularla sabahı buldu.
BEŞ:
Hapishane binası evlerinin tam karşısındaki
hükümet binasının içindeydi. İstese, mahkûm ha-
pishane kapısından çıkartılırken bile müşahede ede-
bilirdi. Ama o kadarına gücü yetmeyecekti. Buna
rağmen fazla gecikmeden hazırlandı.
Kapıdan dışarıya çıktı. Elinde olmadan seri adım-
larla belediye meydanına kadar yürüdü. Belediye
meydanı hemşerileri tarafından hınca hınç doldu-
rulmuştu. Çoğu, saatler öncesinden beri orada bek-
liyordu.
ALTI:
İdamlık kişi ortalarda görünmüyordu. Sonra
birden fark etti onu. Görevlilerin arasında, sehpaya
doğru ağır adımlarla ilerliyordu. Onu sehpanın ya-
nına kadar getirdiler. Nasılsa, Erdem Bayazıt, onun
bağırıp çağıracağını düşünüyordu. Oysa adam, dar
adımlarla, fakat itiraz etmeden ve her nasılsa, belki
hayatının hiçbir döneminde yaşamadığı kadar derin
bir tevekkülle, biraz sonra gerçekleştirilecek ölümü-
ne doğru yürüyordu. Uzaktan işitilmemekle birlik-
te, ona bir şeyler sorulduğu belli oluyordu. İdamlık