113
Onun göğsünde kocaman bir ay-yıldız var.
Sporculuk yaşantısı boyunca bu ay-yıldızı
formasında taşıma hakkı elde eden ilk profesyonel
boksörümüzdür.
Kimilerine göre o bizim Muhammed Ali’mizdir.
Mike Tyson’umuzdur. Ya da o, Stevenson, Ken Norton’dur.
Boks ile ilgili sporun genel kavramları üzerine çok
şey söyleyebileceğimiz Garbis Zakaryan, bütün bunların
ötesinde bir insandır. Elbette Garbis’in niteliklerine uygun
çok sayıda sporcu vardır. Elbette Celal Sandal, Eraslan
Doruk ya da Cemal Kamacı bu örneğin nadide birkaç
çiçeğidir. Ancak hele eskilere giderseniz, çiçeklerin bazen
bataklıkta yeşillendiğini bir ağaç gibi boy verdiğini de
görebilirsiniz. Nitelikleri farklı ama insanlık yapıları ve
yurtseverlikleri aynı olan on binler...
Gündüz futbol oynayıp akşam ringe çıkan İsmet
Uluğ, serüven dolu hayatında ülkeye hizmeti ön plana alan
İngiliz Kemal ve sayabileceğimiz onlarca kişiyi sadece bir
ringe sığdırabilir misiniz?
1930 yılında dünyaya gelen Garbis’in çocukluğu
okulu ile iş arasında geçmiştir. Ailesine maddi katkıda
bulunmak için hem okuyup, hem de çalışan Garbis’in tek
eğlenceci arkadaşları ile seyrettiği boks karşılaşmalarıydı:
“Biz mahalleden arkadaşlarla toplanır ve o zevkli
mücadeleleri izlemeye giderdik. Sanırım, orada o maçları
izleyerek oluştu önlenemez boks sevgisi… Kararımı
da vermiştim. Bu sporda ilerlemek benim için artık
engellenemez bir amaçtı. Beni bu yola götürecek yol da,
çok çalışmaktan geçiyordu. Kış kıyamet, yağmur çamur
demeden gazeteleri müşterilere dağıtır, ondan sonra
çalıştığım çorapçı dükkanına dönerdim.”
Ancak
boş
zamanlarında
Galatasaray
Lisesi’nin
Hasnun Galip Sokağı’ndaki lokaline gidecek ve boks
müsabakalarını izleyecekti.
Ardından oto tamirciliği ve aşılması güç bir hayat
(doğum yılı 1930) 14 yaşında bu güçlükleri dövüp aşmak
için Beyoğluspor Kulübü’ne müracaat edip ringe çıkmak
istediğini belirtecekti. Yetkililer cılız bedenine bakıp, önce
jimnastik yapmasını önermişler, ancak Garbis’teki boks
tutkusu onu Taksimspor Kulübü’ne yöneltmiş ve Garbis’in
1944’te kum torbalarına vuran yumrukları giderek daha
bir teknik kazanmıştı. Kendisi ile birlikte geleceği de
büyüyecekti.
“İlk resmi turnuva mücadelem Beykoz’da oldu.
İki müsabaka yaptım. Ardı ardına ikisini de kazandım. İlk
resmi galibiyetimi de orada almış oldum. Aldığım bu iki
galibiyet beni Boğaziçi Şampiyonu yapmıştı. Elde ettiğim
bu başarı sanırım benden çok Siragan eniştemi mutlu
etmişti.”
Taksimspor Kulübü’nün düzenlediği turnuvalar,
Kalust Çarkçıyan ilk ustalığı, ardınan Boks İhtisas
Kulübü’ndeki şampiyonlukları ve ardından Galatasaray
formasını giydiği yıllar... (1948)
İstanbul Şampiyonluğu’nun ardından ertesi yıl
Türkiye Şampiyonluğu’nu kazanacak ve bütün Türkiye’nin
sevdiği, takdir ettiği bir şampiyon olacaktı. 1950-52
yılları arasında askerdi ve Davutpaşa Kışlası’nda başladığı
askerlik görevi sırasında Birinci Ordu ve Silahlı Kuvvetler
Şampiyonluğu onurunu yaşayacaktı. “Allah her sporcuya
böyle mutluluklar yaşatsın” diyen boksörümüz. Mahmut
Kefeli’nin teşviki ile profesyonel olmuş ve Avrupa Boks
Birliğininonayı ile 51müsabakaya çıkmıştı. Lübnan,Mısır,
Garbis’in
Şerefi,
Hepimizin Şerefi