Gençlik ve Spor Bakanlığı Yayınları - page 25

- 23 -
SU GİBİ AKAN
GENÇLİK YILLARI
Semavi EYİCE
dolayı Fransızları küçümsediklerinden beni de aşağılıyorlar.
Fransızlar harpte mağlup durumda o sırada. Benim Türk ol-
duğumu anlayınca itibar göstermeye başladılar. Macarların
Türklere karşı muamelesi farklıdır. Bize itibar gösterirler.
Bunun üzerine adam “şimdi diğer bir hat üzerinden Berlin’e
giden bir başka tren kalkacak. Sizi daha kısa yoldan giden tre-
ne koyalım, ilerdeki istasyonda kaçırdığınız trene yetişirsiniz”
dedi. Koyacaksın ama Budapeşte Tren Garı muazzam büyük,
benim treni bulamayıp adamın yanına geri döndüm. Adam
“senin tren kalkmak üzere” diyerek kolumdan tuttuğu gibi
beni peronlarda yan yana sıralanmış vagonların bir kapısın-
dan öbürüne atlatarak kestirmeden gideceğim trene götürdü.
Tren tam hareket etmeye başlamışken, kapısını açıp o trenden
içeri attı beni. Kan ter içinde, nefes nefese o tehlikeli yoldan
giden alternatif trene binmiştim.
Eşyalarım ve bavullarım olmazsa, benim için Budapeşte’den
Türkiye’ye geri dönmekten başka çare yoktu. Gar idarecisi,
benim bavullarımın bulunduğu trenin geçeceği bir sonraki
istasyona telefon etmiş ve durumu haber vermiş “O bavulla-
rı Berlin’e götürün” demişti. İşte böyle, kan ter içinde, yüzüm
morarmış şekilde bir kompartımana girdim. Yolcular benim
dilimi anlamıyor, ben onların dilini anlamıyorum. Yaşlıca bir
kadın, “Benim kızım daha iyi Fransızca biliyor” diyerek kızı-
nı çağırdı. Kızı da genç biri değil, konuştuk, “Ben Türkiye’de
beş altı sene durdum. Sizin karnınız da açtır. Gelin restorana
gidelim” dedi. Aç tabii, ama orada da bir şey yok. Karneyle
her şey o devirde! Bir çay, kahve var, o da zorla. Bir şeyler ye-
1...,15,16,17,18,19,20,21,22,23,24 26,27,28,29,30,31,32,33,34,35,...194
Powered by FlippingBook