119
GÖZ
•
Sessiz, uyuşuk, kendi kendine yeten bir hayat. Ve
ebediyete yönelen bir ihtiras, ebediyete ve kâinata.
Kelimeler dünyasının sultanı olmak, zindanımda,
hayır fildişi kulemde, sanatın ve düşüncenin gök-
delenlerini inşa etmek... Kader buna imkân ver-
medi. Nemesis’in parmakları gözlerime uzandı.
•
20 Ocak 1955... Bir elinde bavul, ötekinde baston.
Bavulunda acıları, korkuları, ümitsizlikleri, bavu-
lunda mazisi… Ve tek desteği Mahmutpaşa’dan
iki buçuk lira mukabilinde alınan baston. Bir
adam, bir vapurun ambar merdivenlerinden in-
mektedir. ‘Meçhule giden bir gemi kalkar bu li-
mandan’, gemi meçhule değil, belde-i nura gidi-
yor. Sonra rüyaya benzeyen günler. Manasız ve
manalı. Çirkin ve korkunç. Sonra bilmem kaç ay
Paris. Kenzven geceleri. Kenzven’de her gün ge-
cedir. Izdırabı nükte ile yenmeye çalışan bir aciz.
Paris, okuduğum romanların en tatsızı, en na-
mussuzu, en kahpesi.
•
Ben görmedim Paris’i... Paris evde yoktu... Ben
rüyada gördüm Paris’i, gülümsedi ve kayboldu.
Neden beni aramak için buralara kadar geldin
diye sitem etti bakışları. Promete
•
Kafdağı’na zincirlenmiş, ben hastaneye zin-
cirliydim. Paris’te hastaneye zincirli olmak…
Hastaneye ve karanlığa. Reyhaniye’nin çamurlu