Gençlik ve Spor Bakanlığı Yayınları - page 15

11
1800 sonları spor kapısının batıya açıldığı
dönemdi. Ancak bu kapının tam anlamıyla açıldığı ve
sporumuzun Avrupa ile özdeşleştiği söylenemez. Oysa
İngilizler sadece topun peşine takılmamıştı. Aralarında
tenisi seçenler de olacak ve Whittal ile Whitenhouse
isimleri öne çıkacaktı.
Bu arada İstanbul Futbol Ligi üçüncü yaşına
girmişti ve Sultanili gençlerin Galatasaray’ı da bu lige
girecekti. Futbol Ligi’nde ilk defa bir Türk Kulübü yer
alıyordu. Galatasaray ilk yılında Elpis takımını geride
bırakmış ve dördüncü sırayı almıştı.
Güreşçilerimizin yurt dışı turneleri ile oluşan
spor yakınlığı, bir ölçüde hem askeri hem de sivil okulları
etkilemiş ve yabancı hocaların nezaretinde yetiştirme ve
yetişme birlikteliğinin adımları atılmıştı.
Tanzimat hareketi ile başlayan siyasal gelişmelerin
sosyal değişimlerden soyutlanması mümkün değildi.
Askeri yapının kıyafet değişimi ile biçimsellikte
kalmayacağı, o kıyafetleri taşıyan bedenlerin de yeni tarz
eğitimlerle değişebileceğinin bulgularını, uygulanan
politikada görüyoruz.
Osmanlı spor yapısını ilk dönemlerden beri
etkileyen güreş, okçuluk, binicilik, cirit gibi dallara
Tanzimat sonrası biraz daha askeri hüviyetle eskrim,
keşşaflık yani izcilik, jimnastik, avcılık, atıcılık gibi
bedenin “talim ve terbiyesi”ne ilişkin hareketler
eklenecekti.
Futbolun hızlı biçimde Osmanlı spor alanlarına
gireceği pek ihtimal dahilinde değildi. Diğer dallar
arasında hem geleneksel yapı dışında oluşu, hem de askeri
ve sivil okullardan uzak bulunuşu futbolun şaşırtıcı bir hız
kazanmasına engel olamamıştı. 1900’e ayak basıldığında
futbol, profesyonellik dahil neredeyse tüm kurallarına
kavuşmuştu. Maç süresinin 90 dakika olarak kabul
edilmesini, ilk milli maçın Avusturya ve Macaristan
arasında oynanması takip etmişti.
İngilizlerin ticari amaçlarla geldiği topraklarımıza,
aileleri ile yerleşik ve kalıcı bir düzeni tercih etmeleri, doğal
olarak sosyal hayattaki alışkanlıklarını da sürdürmelerine
önayak olacaktı. Tütün ve pamuk ticareti ile meşgul olan
İngilizler, İzmir, İstanbul ve Selanik gibi büyük kentlere
yerleşirken spor anlayışlarını da ortaya koymuşlardı. 1900
öncesi Selanik’ten İzmir Bornova’ya oradan da İstanbul
çayırlarınauzanan futbol, budönemiçindeüç karşılaşmaya
sahne olmuş ve İzmir ile İstanbul karmaları 1903 yılına
kadar bu mücadeleyi sürdürmüşlerdi. İngilizler ile
azınlıkların kendi aralarında oynadıkları futbol şüphesiz
ki Türklerin de ilgisini çekiyordu. Dönemin idari yapısı,
Moda Baklatarlası ve Kuşdili’nde yapılanmaçlara, Kadıköy
çevresinde oturan Türklerin onlara katılımını önlüyordu.
İstibdat anlayışı Türklerin bir araya gelip spor yapmasına
engeldi.
Ama bazıları bu engeli tanımayacaktı. Ama
tanımamak için de tanınmamak gerekiyordu.
AmiralHüseyinHüsnüPaşa’nınMekteb-i Bahriye,
yani Deniz Harb Okulu öğrencisi olan oğlu Fuat Hüsnü
Bey, Moda’da oturduğu için bu ilk futbol hareketlerinin
uzağında değildi. Arkadaşı Reşat Danyal Bey ile çabalarını
hızlandırarak, ilk Türk futbol takımını gizlilik içinde
kurmuşlardı. Hafiyelerin dikkatini çekmemek için “Black
Stockings” yani “Siyah Çoraplılar” adıyla kurulan kulüp,
bugünkü Fenerbahçe Stadı’nın karşısında faaliyete
geçmişti. Halil Mahmudiye İlkokulu’nun altındaki
Hurşit Ağa’nın kahvesini lokal olarak kullanan gençler,
idmanlarını Papazın Çayırı’nda yapacak ve ilk maçına
26 Ekim 1901’de çıkacaktı. Rum takımıyla yapılan maçta
Fuat Hüsnü ve Reşat Danyal’ın dışında, Kemani Nuri
Bey, Fahri Bey, Nureddin Bey, Hafız Mehmet, Emcet Bey,
Hafız Mustafa, Şevki Bey ile Tamburacı Osman Bey de
bulunmaktadır.
Görüldüğü gibi ekip, bir anlamda biraz da musiki
takımıdır. Hem tecrübesiz olan hem de tanınmak korkusu
ile baskı altında bulunan “Siyah Çoraplılar”, bu maçı 5-1
kaybetmiş ve Fuat Hüsnü Bey, gol atan ilk Türk futbolcusu
unvanını bu maçta kazanmıştı. Ne var ki Hafiye Şamil ile
adamları bu oyun içindeki oyunun farkına varacaklar ve
Papazın Çayırı’na bir baskın düzenleyeceklerdir. Reşat
Danyal Bey, Tahran Sefareti emrine sürgün edilmiş, Fuat
Hüsnü de Askeri Mahkeme’ye sevk edilmişti.
Kasımpaşa Askeri mahkemede yargılanan Fuad
Hüsnü Kayacan hakkında tutulan zabıt, Hakim Raşid Bey
tarafından okunmuştu. Hazırlanan jurnale dayalı raporda
şöyle deniyordu: “Karşılıklı kaleler kurup, Rumlarla aynı
1...,5,6,7,8,9,10,11,12,13,14 16,17,18,19,20,21,22,23,24,25,...188
Powered by FlippingBook