48
Bir de toplu mezarlara bakacam. Bulunca de-
diğin gibi başörtünü mezar taşına saracam…
Beni merak etme, aslan gibiyim. Kaç tane
düşman vurdum, ben bile sayamadım… Az kaldı
ana, sabret hele…
Bekir-
Ee?
Bahadır-
Allah’a… Allah…(
Son nefesini ve-
rir…)
Bekir-
Bahadır?
(Doktor yanlarına gider hemen… Önce nabzını
kontrol eder sonra gözlerini kapatır… Elin-
den kırmızı başörtüsünü alıp Bahadır’ın üze-
rine örter.)
Doktor-
Yeni bir kağıt çıkar oğlum
… (Be-
kir yazdığı sayfayı yırtıp kenara koyar)
Yaz
şimdi…
Anacığım ben oğlunun kumandanıyım… Babasının
mezarını bulmak mümkün olmadı. Biz şehitleri
toplu gömeriz. Duvağını oğlunun üzerine ört-
tük. Hakkını helal et…
(Sedyeyle alelacele getirilen bir asker
daha... Sedyeyi taşıyan Ramazan ve Yakup
bitkin ancak telaşlı... Hasan kendinde de-
ğildir. Ayağına İngilizlerin attığı çivi
batmıştır.)
Yakup-
Komutanım!
Hemşire-
(Sedyeye yer göstererek)
Şuraya bı-
rakın... Efendim yine kangren...
Doktor-
Nerden çıktı bu çiviler?
(Askerin
yüzüne odaklanmış adeta donup kalmıştır.)