Gençlik ve Spor Bakanlığı Yayınları - page 74

SU GİBİ AKAN
GENÇLİK YILLARI
Hüsrev HATEMİ
- 72 -
kadar bozuluyormuş” diye düşünüyordum. Bu bozulma mu-
hakkak ki 1956’da Beyazıt Meydanı berbat edildikten sonra
olmuştu. Çünkü İstanbul Fethi’nin 500. Yılı kutlamaları sıra-
sında, bir Pazar günü, halamın eşi Rıza Müşfik Bey, kendi ço-
cuklarını, kardeşimi ve beni Beyazıt Meydanı’nda gezdirmişti.
1953 yılı bir pazar günü Beyazıt’ta beyaz renk (mermer havuz,
Seraskerlik kapısı, Cami sütunları) ve temizlik hâkimdi. 1957
pazarında ise, eciş bücüş yokuşlu bir zemin, yere atılmış kağıt
ve izmaritler, gürültü, gürültüyü bastıran bir tonda da “Aman
Allah’ım neler yaratıyorsun çığlıkları”. 2000’li yılların başında
(2002 veya 2003) bir Pazar günü aynı yere gittim. Üniversite
Kapısı önündeki çukur veya tünel ağzı bölümünün en üst ke-
narına dizilmiş teneke kutulara nişan alınan havalı tüfekler,
yine şahmeran gösterisinde olduğu gibi, az veya çok sayıla-
bilecek bir ücretle müşterilere sunuluyor. Sırıtkan yüzlerle,
teneke kutulara buna da şükür ki, barutla değil, mekanik tü-
feklerle, mermi atılıyor.
Yer Seraskerlik kapısı veya bugünkü adıyla İstanbul
Üniversitesi Merkez Binası kapısı idi. Hiçbir Avrupa şehrinin,
hatta Hindistan’ın, tarihe mal olmuş bir kapısı önünde, bu
şaklabanlığı görmedim. Yalnız estetik değil, manevi bakım-
dan da bu iş vahim. Kendi tarihinin Seraskerliği’ne mi yoksa
Cumhuriyet’in bilim kurumuna mı mermi atılıyor?
1...,64,65,66,67,68,69,70,71,72,73 75,76,77,78,79,80,81,82,83,84,...194
Powered by FlippingBook